top of page
sanversarisaltun

HAK HUKUK ADALET

HAK HUKUK ADALET


Hak Hukuk Ve Adalet kavramı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milli kurtuluş savaşı yılları içinde şekillenen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hukuk Devriminin temelini oluşturur. Türkiye Cumhuriyet’i 29 Ekim 1923 tarihinde, 364 nolu "Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun" ile 1921 Anayasasında yapılan değişiklikle 1.nci maddeye "Türkiye Devletinin şekli hükümeti, Cumhuriyettir." cümlesinin eklenmesiyle kurulmuştur


Atatürk kurulan bu yeni cumhuriyet te sosyal hayatın her alanında çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilmek için hukuk kuralları çerçevesinde köklü yasal düzenlemeler yapılarak çağdaş demokratik ve onurlu bir yaşam sağlamayı hedeflemiştir. Bu hedefe ulaşmak için Osmanlı Devleti’nden devraldığı hukuk sisteminin kurulan yeni Cumhuriyette toplumun ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olmayacağını iyi bilen Atatürk; gerçekleştirdiği devrimlerle monarşi - den Cumhuriyet yönetimine, teokrasiden laikliğe geçiş yapmış, ulusal ve ün iter bir devlet ve toplum yapısının oluşmasını sağlamıştır. Herkesin dil, din, düşünce, inanç, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu bir hukuk sistemi kurulmuştur.


HAK-HUKUK-ADALET

Kuruluş ve kurtuluş aşamasından sonra mevcut hukuk sistemi devleti yönetenlerin ve kanun yapıcılarının istemi doğrultusunda şekillenmiştir. Devletin yönetimini elinde tutan hâkim sınıf hukuku da bir baskı aracı olarak kullanılması farklı yargı kararlarının verilmesi günümüzde HAK-HUKUK-ADALET kavramlarını sloganlaştırmıştır.


HAK

Adalete ve doğruluğa saygıyı temel alan bir ahlak ilkesi ve hukukun temel kavramlarından biridir. Kişiye hukuk düzeni tarafından tanınmış yetki, özgürlük, olanak şeklinde de tanımlanmaktadır.


HUKUK

Devletin yetkili organları tarafından toplumsal ilişkileri düzenlemek amacıyla konulan, maddi yaptırıma bağlanmış olan ve uyulması zorunlu kuralların oluşturduğu sistem olup, Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü olarak tanımlanmaktadır. Hukuk, bireylerin davranışlarını düzenleyen kurallar bütünüdür. Hukuk, toplumların gelişimiyle paralel olarak gelişir ve toplum düzeni rasyonel ve yazılı hale gelmiş hukuk kurallarıyla sağlanır.


ADALET

Haklılık ve hakka uygunluktur. Adalet kelimesine karşılık olarak eşitlik, hak ya da doğruluk aynı anlamda kullanılmaktadır. Yurttaşın temel haklarının korunması ve mahkemelerin tarafsız olması da adalet olarak tanımlanmaktadır.



Davacı zengin, davalı yoksulsa,

Zenginden yana işler yasa.

Davacı yoksul, davalı zenginse,

Davalıda kalır nizalı arsa.

Davalıda davacı da zenginse davada,

Özür diler çekilir aradan kadı.

Davacıda davalı da yoksulsa bak,

Sadece o zaman yerini bulur hak. (ÇİN ATASÖZÜ)


Bu kısa tanımlamalardan sonra günümüzde sıkça ve yüksek sesle seslendirilen HAK - HUKUK - ADALET kavramlarının ön plana çıkmasından bir şeylerin yolunda gitmediği anlaşılmaktadır. Hukuk kuralları, aynı zamanda kişilerin devletle olan ilişkilerini de düzenler. Toplumların sosyal ve ekonomik yönden gelişmelerinin temel koşullarından biri de hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır.


Kapitalizm koşullarında eşit bölüşüm, her kes için eşit adalet, her kes için eşit siyaset, her kes için eşit ifade özgürlüğü mümkün değildir. Sınıflı toplumlarda adalet kavramı sınıfsal bir karaktere sahiptir. Egemen sınıfa göre adil olan, ezilen sınıfa göre adil değildir. Üretim araçlarının mülkiyetini ve devletin yönetimini elinde tutan azınlığın hukukun kurallarına müdahale ettiği bir sistemde adaletin eşit uygulanması söz konusu olamaz. Adına burjuvazi dediğimiz ayrıcalıklı bu azınlığın çoğunluğu sömürdüğü ve ezdiği bu sistemde HAK-HUKUK-ADELET istemi ancak örgütlü bir birliktelikle sağlanır.


Burjuvazi emekçilerin emeğini sömürerek kârlarını sürekli maksimum seviyeye çıkarmak amacındadır. Burjuvazinin bu açgözlü daha fazla kar istemi nedeniyle hakça bir paylaşımın mümkün olmadığı müddetçe adaletsizlikte hep var olacaktır. Bu adaletsizliğin toplumsal yaşamın her alanında hâkimiyetini sürdürmesi de kaçınılmazdır. Bu adaletsizliğin son bulması için her bireyin üretimden gelen hakkını tam olarak alması ve doğal haklarının korunması, sosyal yaşam koşullarının iyileştirilmesi hukukun tarafsızlığı ve üstünlüğüyle gerçekleşir.


Hukukun toplumsal çatışmaları ortadan kaldırması, toplumsal davranışları yönlendirmesi, yaşam koşullarını biçimlendirmesi ve toplumsal denetimi yapması işlevleri tam olarak yerine getirdiği zaman gerçekten adil bir toplumun koşulları yaratılmış olacaktır. İşte o zaman her kes için HAK&HUKUK&ADALET. ŞANVER SARISALTUN 03.04.2023

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ZAFER BAYRAMI

BAŞKUMANDAN ZAFERİ - ZAFER BAYRAMI Anadolu düşman işgalinde iken, 5 Ağustos 1921 tarihinde Türk milletinin kaderini belirleyecek bir...

コメント


bottom of page